Sureler
Mealler
No Meal                    
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
2 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
3 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
4 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
5 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
6 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
7 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
8 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
9 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
10 (1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
11 (11-12) Hayır! Yaptığın doğru değil, âyetlerimiz bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır.
12 (11-12) Hayır! Yaptığın doğru değil, âyetlerimiz bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır.
13 (13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
14 (13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
15 (13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
16 (13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
17 Kahrolası insan! O ne nankördür!
18 (18-19) Allah onu nereden yaratmış? Onu meniden yaratıp ona biçim vermiştir.
19 (18-19) Allah onu nereden yaratmış? Onu meniden yaratıp ona biçim vermiştir.
20 Sonra, tutacağı yolu kolaylaştırmıştır.
21 (21-22) Sonra onu öldürür, kabre koydurur. Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltecektir.
22 (21-22) Sonra onu öldürür, kabre koydurur. Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltecektir.
23 Hayır! İnsan, Allah'ın emirlerini yerine getirmedi. [722]
24 İnsan, yediğine bir baksın!
25 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
26 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
27 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
28 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
29 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
30 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
31 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
32 (25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
33 Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,
34 (34-36) O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
35 (34-36) O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
36 (34-36) O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
37 O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.
38 (38-39) O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir.
39 (38-39) O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir.
40 (40-42) Yine o gün, birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır. [724]
41 (40-42) Yine o gün, birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır. [724]
42 (40-42) Yine o gün, birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır. [724]
                    Arapça No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ 1
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ 2
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ 3
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ 4
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ 5
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ 6
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ 7
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ 8
وَهُوَ يَخْشٰىۙ 9
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ 10
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ 11
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ 12
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ 13
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ 14
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ 15
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ 16
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ 17
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ 18
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ 19
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ 20
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ 21
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُۜ 22
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۜ 23
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ 24
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ 25
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ 26
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ 27
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ 28
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ 29
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ 30
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ 31
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ 32
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ 33
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ 34
وَاُمِّه۪ وَاَب۪يهِۙ 35
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ 36
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ 37
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ 38
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ 39
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ 40
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ 41
اُو۬لٰٓئِكَ هُـمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ 42
                    Ayet No
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
عَبَسَ وَتَوَلّٰىۙ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
1
اَنْ جَٓاءَهُ الْاَعْمٰىۜ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
2
وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّهُ يَزَّكّٰىۙ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
3
اَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرٰىۜ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
4
اَمَّا مَنِ اسْتَغْنٰىۙ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
5
فَاَنْتَ لَهُ تَصَدّٰىۜ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
6
وَمَا عَلَيْكَ اَلَّا يَزَّكّٰىۜ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
7
وَاَمَّا مَنْ جَٓاءَكَ يَسْعٰىۙ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
8
وَهُوَ يَخْشٰىۙ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
9
فَاَنْتَ عَنْهُ تَلَهّٰىۚ
(1-10) Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719] [720]
10
كَلَّٓا اِنَّهَا تَذْكِرَةٌۚ
(11-12) Hayır! Yaptığın doğru değil, âyetlerimiz bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır.
11
فَمَنْ شَٓاءَ ذَكَرَهُۢ
(11-12) Hayır! Yaptığın doğru değil, âyetlerimiz bir öğüttür, dileyen ondan öğüt alır.
12
ف۪ي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍۙ
(13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
13
مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍۙ
(13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
14
بِاَيْد۪ي سَفَرَةٍۙ
(13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
15
كِرَامٍ بَرَرَةٍۜ
(13-16) Kur'ân, kutsal sayfalardır. Yüksek tutulan tertemiz sayfalarda, yazıcıların yani değerli, iyi yazıcıların ellerinde. [721]
16
قُتِلَ الْاِنْسَانُ مَٓا اَكْفَرَهُۜ
Kahrolası insan! O ne nankördür!
17
مِنْ اَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُۜ
(18-19) Allah onu nereden yaratmış? Onu meniden yaratıp ona biçim vermiştir.
18
مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ
(18-19) Allah onu nereden yaratmış? Onu meniden yaratıp ona biçim vermiştir.
19
ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ
Sonra, tutacağı yolu kolaylaştırmıştır.
20
ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ
(21-22) Sonra onu öldürür, kabre koydurur. Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltecektir.
21
ثُمَّ اِذَا شَٓاءَ اَنْشَرَهُۜ
(21-22) Sonra onu öldürür, kabre koydurur. Sonra dilediği zaman onu tekrar diriltecektir.
22
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَٓا اَمَرَهُۜ
Hayır! İnsan, Allah'ın emirlerini yerine getirmedi. [722]
23
فَلْيَنْظُرِ الْاِنْسَانُ اِلٰى طَعَامِه۪ۙ
İnsan, yediğine bir baksın!
24
اَنَّا صَبَبْنَا الْمَٓاءَ صَباًّۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
25
ثُمَّ شَقَقْنَا الْاَرْضَ شَقاًّۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
26
فَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا حَباًّۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
27
وَعِنَباً وَقَضْباًۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
28
وَزَيْتُوناً وَنَخْلاًۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
29
وَحَدَٓائِقَ غُلْباًۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
30
وَفَاكِهَةً وَاَباًّۙ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
31
مَتَاعاً لَكُمْ وَلِاَنْعَامِكُمْۜ
(25-32) Doğrusu, suyu bol bol indirmekteyiz. Sonra toprağı göz göz yardık, oradan ekinler, üzüm bağları, sebzeler, zeytin ve hurma ağaçları, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. Bütün bunlar, sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir. [723]
32
فَاِذَا جَٓاءَتِ الصَّٓاخَّةُۘ
Kulakları sağır eden o ses geldiğinde,
33
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ
(34-36) O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
34
وَاُمِّه۪ وَاَب۪يهِۙ
(34-36) O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
35
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ
(34-36) O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.
36
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ
O gün, herkesin kendine yetip artacak bir derdi vardır.
37
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ
(38-39) O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir.
38
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ
(38-39) O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir.
39
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ
(40-42) Yine o gün, birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır. [724]
40
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ
(40-42) Yine o gün, birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır. [724]
41
اُو۬لٰٓئِكَ هُـمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
(40-42) Yine o gün, birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, haktan sapanlardır. [724]
42

Sureler

Mealler